– ABD seçimlerine yaklaşık 8 ay var. Sanırım, ikinci kez Trump ve Biden’ın kıran kırana yarışını izleyeceğiz, değil mi?
Bir yanda, belleği hızla çökmekte olan bir Biden, diğer yanda, suçun her çeşidine bulaşmış, cinsel tacizden yargılanan, resmi devlet belgelerini evine götürmekten hakkında soruşturma açılan ve ABD’de en ağır suçlardan biri kabul edilen vergi kaçakçılığından hüküm giyip, cezalar kesilen Trump. Sorun küresel olarak çok büyük. Uluslararası sistem, nitelikli liderler çıkaramıyor. De Gaulle ve Churchill’i görmüş ve yaşamış Avrupa’da, toplumlar Macron ve Boris Johnson’ı yaşadı, yaşıyor. ABD’nin başkanlık için bu iki profil dışında bir potansiyel üretememesi bir kurumsal, sistemsel ve zihinsel çöküşün tezahürüdür.
– ABD ve AB’nin, Rusya-Ukrayna savaşında aynı hat üzerinde olduğunu görüyoruz. Ortak özellikleri Rusya karşıtlığı. Trump gelirse bu kompozisyon bozulur mu?
Trump, ABD-Çin-Rusya üçgeninde, Rusya’yı yanına alıp, Çin’e karşı bir eksen oluşturmaya çalıştı. Bu, bence üst-Amerikan aklına aykırıydı. Zira, 2023 ulusal ABD savunda belgesinde de, Çin ve Rusya birer tehdit unsuru olarak görülüyordu. Biden ile de Ukrayna üzerinden, savaş mümkün olduğunca uzatılarak, Rusya’nın yıpratılması, zayıflatılması ve içeriye dönmesi planlandı. ABD, zaten 2014’ten beri bu hazırlığı yapıyordu. Trump dönemi (2016-2020) ile ertelendi, ama Çin konusunda hem Cumhuriyetçi, hem Demokratlar aynı düşüncede. Trump, şimdiden, eğer kazanırsa Çin’e yüzde 60 vergi koyacağını söylüyor.
AVRUPA ZARAR GÖRÜYOR
– ABD zaten savaşın uzatılması konusunda adeta fikir birliği içinde. Oysa Avrupa ülkeleri de bundan zarar görmüyor mu?
NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, Avrupa ülkelerine “Silah üretimini artırın” diyor. Vurgulamak istediği, savaşın uzun sürecek olması. Belki, AB uzun bir süredir, Batı Avrupa Birliği (BAB) ve Avrupa Güvenlik ve Savunma Konsepti (AGSK) çerçevesinde bağımsız bir Avrupa güvenliği konsepti oluşturamadığından, iyice silahlanmış bir Avrupa veya güvenlik ve savunmaya daha çok para ayıran bir Avrupa inşasının, bu vesileyle mümkün ve uzun uzun vadede, ABD sultasından kurtulmanın bir yolu olarak görüyor olabilir. Ancak, Avrupa kuşkusuz bu uzayan savaştan zarar görüyor. Büyümenin sıfır olduğu Almanya, 100 milyar Euro’nun biraz altında bir savunma bütçesi oluşturuyor. Ve Rusya’nın ucuz doğalgazı yerine de ABD’den pahalı bir LNG (sıvılaştırılmış doğalgaz) alıyor. ABD için sadece Rusya değil, rakip bir birim olan AB’de zarar ve yıpranmaya uğratılıyor.
ABD’NİN ZAYIF RUSYA KURGUSU
– Rusya da Batı’ya karşı çok öfkeli. Bir çok AB ülkesinin NATO genişlemesine sessiz kalması, Putin’i öfkelendiriyor mu?
Aynen söylediğiniz gibi İpek Hanım. Putin, SSCB’nin dağılmasını ‘bu asrın felaketi’ olarak değerlendirdi. Ayrıca Putin, bir röportajında 1990 yılında ABD ve NATO’nun bir santim bile Doğu’ya doğru genişlemeyeceğini ifade ettiklerini söylüyor. Bu çerçevede, Grand Amerikan stratejisi Rusya’yı çevrelemeyi ve oradan da Çin ile birlikte hareket etse bile, etkisiz olabilecek zayıf bir Rusya’yı kurguluyor. Ayrıca Putin, Batı destekli Neo-Nazilerin Ukrayna’da hegomonik olmasının, “İnsan hakları ve demokrasi” diyen Batı için büyük bir çelişki olduğunu vurguluyor.
– Peki hocam, Batı bir süre sonra Ukrayna’yı desteklemekten vazgeçer mi?
AB’nin Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Komiseri Joseph Borrell, “AB’nin Ukrayna’ya sarsılmaz desteği devam edecek” dedi. Dahası, AB Komisyonu Başkanı Ursula Von Der Leyen de, “Ukrayna’ya 54 milyar dolarlık yardımın ilk taksidini gelecek ay ödeyeceğiz” diyor. Yani “Mümkün olduğunca, savaşa devam et” diyorlar. Bu, Batı’nın çıkarları açısından bir ülkenin ve ülke halkının feda edilmesidir ki, 19. Yüzyıl klasik emperyalizmine bile rahmet okutacak kadar hukuk, vicdan ve insanlık dışıdır.
KAMUSAL VİCDAN VAR
– Fakat, Batı halklarının liderleri gibi düşündüklerini söylemek mümkün mü? Bu ülkelerdeki protestolar hepimizin gözü önünde oluyor.
Çok doğru İpek Hanım. Örneğin İsrail-Hamas savaşı çerçevesinde Gazze’de sivil ölümler arttıkça, halklar protesto ediyor. Bu, yönetimlerden azade bir kamusal vicdan olduğunu gösteriyor. Örneğin, bu sivil kayıplar yükseldikçe, Biden’dan mesela ABD halkı uzaklaşıyor. Önümüzdeki yıllarda, Rusya-Ukrayna savaşı ve Gazze katliamına dair, AB içinde de farklı siyasal kümeler oluşabilir. Örneğin, Gazze’ye ve Filistin’e bakıştı, Almanya ile İspanya, İngiltere ile Macaristan arasında devasa farklar var.
AMERİKA DÖRTLÜ GEVŞEK BİR YAPI KURDU
– Sadece NATO değil, küresel hamleler açısından ABD’nin çok yönlü hamleleri var, bunu nasıl değerlendirirsiniz?
Ama bu hamleler hep Çin büyümesi ve yayılmasını engellemeye yönelik. Geçenlerde, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik danışmanı Jake Sullivan, Dış İlişkiler Konseyi’nde yaptığı konuşmada, “Uluslararası düzeni yeniden şekillendirecek, iktisadi, siyasi ve askeri güce sahip tek ülkenin Çin olduğunu biliyoruz” dedi.
– Yani?
ABD, Asya’da Vietnam, Filipinler, Endonezya ve Hindistan ile bu bağlamda dörtlü gevşek bir yapı kurduğunu söyleyebiliriz. Bu yapıya daha sıkı, Uzak-Doğu’da Japonya ve Güney Kore’yi ekleyebiliriz. Asya ve Uzak Doğu’ya, devasa bir Avrupa Birliği’ni ekleyin şimdilik. ABD’nin manipülasyon gücünün etkili olduğunu görüyoruz. Ama Dünya ve sistem şöyle diyor. “Sen Ey ABD… 2. Dünya Savaşı’nın sonunda dünya üretiminin yüzde 55’ini tek başına yapıyordun. Bir askeri ve finansal devdin. Bugün sadece yüzde 18’sin. Sistem buna uzun süre izin vermez…”